Tahmin edin bakalım Türkiye de reklamı en fazla olan şehirlerin başında sizce hangi şehir vardır? Bana sorarsanız eğer İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerimizi saymasak, tabi ki Trabzon’dur.
Hatta bu reklam işi bazen öyle abartılıyor ki; geçenlerde bir kitapçının önünden geçerken Trabzon hakkında yazılan bir kitap dikkatimi çekti ve arka yüzünde yazan yazısını okuduğumda yazar Trabzon için ‘’Doğu Karadeniz’in liman metropolünde neler oluyor? ‘’ diye bir tanımda bulunmuştu. Benim bildiğim metropol kelimesi, anakent, büyük şehir manalarına gelirken, bence Trabzon bu tabirin çok uzağında kalıyor. Trabzon da yaşamaya başlamadan öncelerde şu an birçok insanın yaptığı gibi bende Trabzon’u çok büyük bir şehir olarak betimlerken, Trabzon’da yaşamaya başladıktan sonra aslında çok da büyük bir şehir olmadığını fark etmem hiç de zor olmadı. Doğu Karadeniz’in liman metropolü diye tanımlanan bu şehrin belediyesi büyükşehir belediyesi bile değil aslında. Ama gelin görün ki ülkemizin neredeyse dört bir yanında Trabzon her zaman çok büyük bir şehir olarak tabir edilmekte ve çok fazla reklamı yapılmakta. Bu yüzden Trabzon halkını canı gönülden kutlamak isterim. Gerçekten bu denli büyük bir reklam yapmak çok kolay bir iş değildir. Hani derler ya ‘’ her baba yiğidin harcı değil ‘’ işte bu durumda aynen öyle bir durum.
Geçtiğimiz günlerde çok sevdiğim bir hocamın yakın arkadaşı da Akçabat’a öğretmen olarak atandı ve tesadüfen Sakarya’dan Trabzon’a aynı arabada seyahat etme imkânını yakaladık. Molalardan birinde konuşurken konu Trabzon’a geldi, hocam Trabzon hakkında sorular sormaya başladı fakat sorduğu sorulara beklediği cevaplar öylesine büyüktü ki elimde olmadan onun bu beklentisini gerçekleştiremedim. Kendisi Trabzon’u büyük bir şehir olarak hayal ettiğini, en azından Adapazarı’ndan daha büyük bir şehir umduğunu söyledi. Ama maalesef durum öyle değil.
Tatil dönemlerini saymadığımız sürece iki buçuk yılı aşkın bir süredir Trabzon’da yaşıyorum ve tesadüf müdür bilinmez ama gerçekten çoğu zaman fıkralara konu olacak türden olaylarla kendimi iç içe buldum ve halada buluyorum. Mesela bu gün aralarından birkaçının Trabzonlu olduğu çok değerli arkadaşlarımla birlikte ev kiralamak için bir emlakçıyı ziyaret ettik. Haliyle kiralık bir evin fiyatını sorduk, emlakçı kirayı bize söyleyince evin kirası biraz pahalı geldi ve bu durumu emlakçıya ifade ettik. Hemen ardından emlakçı başka bir semtte bir kiralık ev daha olduğunu ve onu tutmayı düşünüp düşünmeyeceğimizi sorduğunda karşılık olarak evin kirasını sorduk. Emlakçı sanki bizimle dalga geçiyormuşçasına az önce belirttiği ve bizimde pahalı bulduğumuz kiradan daha fazla bir kira miktarı söylemez mi! Bu durumun üzerine gülerek, ilk sözü Trabzonlu arkadaşım söyledi ve tekrar bizim hangi kriterler de ev aradığımızı hatırlattı. Ne yazık ki tüm bu çabaların ardından bir sonuç çıkmadı.
Bu yazdıklarımdan Trabzon’u kötülüyor ya da aşağılıyorum manasını çıkarmanızı istemem. Fakat hiçbir kimsenin de söylediklerim konusunda yalan ya da yanlış yazdığımı idea edebileceğini de sanmıyorum. Evet, bu yazıda bardağa boş tarafından bakmış olabilirim, tabii ki Trabzon’un da birçok yer gibi güzel yanları yok değil. Aksine Trabzon’un yaşamım da ve hayata bakış açım da çok büyük etkileri var, bunları hiçbir zaman göz ardı edecek değilim. Fakat her şeyi de sizlerinde taktir edeceğiniz gibi tek bir yazıda anlatmam mümkün olmayacaktır.